11 Kasım 2008 Salı

Üzümün Kardeşliği

"Sonra tuhaf bir şey oldu. Babam öldü. Kaptırmış çalışıyor, harç ve taş arasında fırıldak gibi dönüyorduk ki birden babamın dünyadan ayrıldığını hissettim. Yüzünü taradım, orada yazılıydı. Gözleri açıktı, elleri hareket ediyordu, harç karıyordu; ama ölmüştü, ve ölümde tek bir sözü yoktu söyleyecek. Bazen hortlak gibi gidip bir ağacın dibine işiyordu. Gidip işiyorsa nasıl ölü olabilir ki, diye soruyordum kendime. Bir hayaletti artk, bir ceset. İyi olup olmadığını sormak istiyordum ona, hayatta olup olmadığını; ama ben de çok yorgun ve ölmekle meşguldüm, cümle kurmaya mecalim yoktu. Kağıt üzerinde görebiliyordum soruyu, daktilo edilmiş, soru işareti yerleştirilmiş; ama dillendirilemeyecek kadar ağırdı. Hem ne fark ederdi? Hepimiz bir gün ölecektik."

Hiç yorum yok: